Gerçekte var olmayan problemlere takılıp kalıyor musunuz? Kafanızın içindeki olumsuz duygular tarafından kuşatılmış mı hissediyorsunuz? Zihninizdeki problemlerden dolayı sürekli stres halinde misiniz? Geçmişinize ya da geleceğinize odaklanıp şu anki yaşantılarınızı kaçırıyor musunuz?  Karşınızdakiyle sohbet ederken zihninizdeki düşüncelerden dolayı onu gerçekten dinleyemediğiniz oluyor mu? Zihniniz, sürekli başınıza gelebilecek kötü şeylere odaklanıp olumsuz senaryolar mı üretiyor?

Eğer yukarıdaki vb. sorulara cevabınız “evet” ise aşırı düşünme ve geleceği kontrol etme eğilimindesiniz demektir. Böylelikle geleceği kontrol etme çabanız şu anki yaşantınızı sabote edecek, yaşadığınız andan zevk almanızı engelleyecek ve stresle dolu bir yaşam tarzına mahkûm olmanıza sebep olacaktır. Hayatta başımıza gelebilecek tüm olumsuz senaryoları düşünerek onlara çözüm üretmeye çalışmak çok yorucu bir zihinsel aktivitedir. Bu davranış şeklini değiştirebilmek ise maalesef oldukça zordur. Şu anki gerçek problemleri düşünmek, analiz etmek ve bu problemlere çözüm yolları üretmeye çalışmak sağlıklı bir düşünme biçimidir. Gelecekte yaşanabilecek sayısız olasılıktaki problemi düşünmek ve bunlara çözüm yolları aramak ise kaygılı ve gerçekçi olmayan bir yaşam tarzı benimsemenize sebep olur. Bu durum da yaşam kalitenize ciddi manada zarar verir.

Sadece bir gün içinde gerçekleşen; sur cinayeti, yol ortasında bir genç kıza taciz ve tecavüz girişimi, 13 yaşındaki bir kız çocuğuna discord isimli uygulama aracılığıyla gerçekleştirilen cinsel taciz, yabancı uyruklu birinin galeriden araç çalarak trafiği birbirine katıp yaralama ve ölüme sebep olması ve hemen bu olaylardan önce ülkenin ayağa kalkmasına sebep olan Narin cinayeti... tüm bu olaylar hepimizi, özellikle de ebeveynleri, yadsınamaz bir korku ve endişeye sevk etmiştir. Pek çoğumuz, başımıza gelebilecekler ile ilgili kötü senaryolar üretmekten kendimizi alıkoyamıyoruz. Hâlbuki hepimiz, hiçbir canlı türünün zarar görmediği merhametli bir dünyada huzur içinde yaşamayı ve evlatlarımızı büyütmeyi arzu ederdik. Peki, tüm bunlar yaşanırken bizler nasıl sağlıklı kalmayı başaracağız?

Sosyal medyanın da etkisiyle, son zamanlarda yaşanan kötü olaylarla beraber geleceğe yönelik felaket beklentilerimiz de artmaktadır. Bizim ve sevdiklerimizin başına kötü şeylerin geleceği beklentisinin bu denli artması da zihnimizin daha çok yorulmasına zemin hazırlayacaktır. Bu olaylara aşırı odaklanmak; zihinsel yoksunluk yaşamaya ve mutsuz olmaya sebep olacak; hatta aşırı yeme, alkol ve madde kötüye kullanımı gibi olumsuz alışkanlıkları tetikleyecektir.

Kendi içimizde birbiriyle çelişen, iç huzurumuzu bozan fikir ve düşüncelere odaklandığımızda geleceğe yönelik olumsuz duygular yaratırız. Asıl olan şudur ki; geçmiş ve gelecekten tamamen kopmadan, var olan enerjimizi şu ana odaklayarak yaşantımızı sürdürmeyi öğrenmeliyiz. Mutlu olmak ve sağlıklı düşünebilmek ancak ‘an’ da kalarak, ‘şimdi ve burada’ ya odaklanarak mümkündür.