Hava Durumu
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文
TR
Türkçe
English
Русский
Français
العربية
Deutsch
Español
日本語
中文

‘Çalışan Gazeteciler Günü’nden iki hikaye

Yazının Giriş Tarihi: 08.01.2025 13:58
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.01.2025 15:01

Öğrendiğimden beri ismi çok garip gelmiştir, bu ‘10 Ocak, Çalışan Gazeteciler Günü’

Ardından hemen şu beylik söz gelir; “ya çalışamayan, işsiz gazetecilerin günü ne olacak?”

Evet, bu çalışan gazeteciler günü, çalışmayanların günü yok.

Onlar tamamen harap durumda.

Emekliliği varsa bir parça ne ala, yoksa ya sektör içinden veya dışında iş arıyor ya da Allah belasını versin deyip, evinde oturuyor.

GÜNÜN HİKAYESİ

Şimdi gelelim bu “Çalışan Gazeteciler Günü”nün iki hikayesine;

Malumunuz, DP döneminde, özellikle 1957 sonrasında çok yüksek derecede sansür uygulanması devreye girdi, birçok gazeteci de işini kaybetmeye başlamıştı.

Aylarca maaş alamayan, işten atıldığında tazminatı olmayan bir hale gelmişti gazetecilik mesleği.

Ardından 1961 anayasasının getirdiği özgürlükler gazetecilere de yansıdı.

Ve Tarihe 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü olarak geçen olayın hikayesi oluştu.

Bu hikayede sağdan sola kadar yelpazenin neredeyse tümünü içine alan gazete patronlarının da, çalışan gazetecinin haklarına ilişkin mantık ve eğilimleri de ortaya çıkmıştı.

...

Önce hikayesi; 4 Ocak 1961’de kabul edilen ve basın çalışanlarının bazı haklar ve yasal güvence sağlayan “212- 5953 sayılı kanun”un Resmi gazetede 10 Ocak günü yayınlanmasıyla oluşmuştur.

1961-1971 arasında “Çalışan gazeteciler bayramı” adıyla kutlanmış; 1971 yılındaki askeri müdahaleden sonra ülkede gazetecilerin bazı haklarının geri alınması üzerine kutlama gününün adı, ” 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” olarak değiştirilmiştir.

DOKUZ PATRON BOYKOTU

Tabii bu gelişmenin, ülkedeki gazete patronlarının ne derece ilkel olduklarına ilişkin bir de kara mizah türü bir hikaye var.

212 sayılı yasa işverenlere;

çalıştırdığı gazeteci ile iş sözleşmesini yazılı olarak yapması,

sözleşmelere işin türü ve ücret miktarının yazılması gibi gazetecilere sosyal ve yasal haklar getirilince, bu yükümlülükleri istemeyen 9 gazete patronu (Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Hürriyet, Milliyet, Tercüman, Vatan, Yeni İstanbul ve Yeni Sabah) yasaya karşı bir ortak bildiriye imza atarak gazetelerini 3 gün kapatmışlardı.

Ve tarihe bu boykot “Dokuz patron olayı” olarak geçti.

BASIN GAZETESİ DEVREDE

Tabii patronlar gazeteleri kapatınca, buna karşı gazeteciler, üç gün boyunca “Basın” adlı bir gazete yayımlamışlardı.

...

Velhasıl, Türkiye’de oldum olası, hak, hukuk, adalet, emek, iş güvencesi, sosyal haklar gibi laflardan hiç hoşlanmayan bir egemen devlet anlayışı zaten var.

Somut olayda gazete patronlarının da bu kavramlardan pek hoşlanmadığı görülmüştü.

...

Bu anlayış sadece devlette ve patronlarda mı var.

Hayır, bu toplumsal bir kültür, o nedenle değişmesi oldukça zor.

Elimizde sadece işin hikayesi kaldı...

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.