Tarafsız haber için doğru adrestesiniz. Haber, Haberler, güncel haberler, internet haber,son dakika haberleri, ogaste.com farkıyla takip edin. En son haberlere bizimle ulaşın.
Yasal Uyarı: Sitemizdeki tüm yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılması kesinlikle yasaktır. -
Copyright© 2006-2024 Tüm hakları saklıdır.
HABER YAZILIMI ve
TURKTICARET.NET projesidir
Necati Kartal
Onlar; kirpikleri sisli ve gözleri yağmurlu Elfidalar
Geçenlerde sosyal medyada bir yazı içinde “patriyarkal savaş” kavramını kullanınca, okurlarımızdan soranlar oldu, “kavramı ne anlamda kullandınız” diye.
Önce onu açayım.
Patriyarkal yapı ve bunun üzerinde yükselen anlayış, erkek otoritesine dayanan bir tür toplumsal örgütlenme düzenidir. Bu düzenin temelini; erkeğin kadınlara göre daha üstün olduğu fikri oluşturur ve bu fikir üzerinden toplumda, kültür, adet ve inanç modelleri yaratılır.
Bu anlayışın, günümüzde mesleklerin eğitim mesleğine dönüştüğü, sosyal ve ekonomik alanda kadınların hızla artan konumlanması karşısında, sistemde anlayış değişimi gerektiği ortaya çıktı.
Doğal olarak gittikçe sosyalleşen kadınlarda, geleneksel sistem saldırısından korunma ihtiyacı doğdu ve bu talebe cevap veren hükümet, "İstanbul Sözleşmesi" ile bir nebze olsun değişimi dengelemeye çalıştı.
Ancak, hükümet bu sözleşme ile kadınların bu yeni konumlanmasını kabul etmek istemeyen tarikatların ve varlıklarının sorgulandığını varsayan muhafazakâr çevrelerin baskısıyla karşılaştı.
Liberal kesimlerden, orta sağ demokratlarından ve muhafazakarın ikinci kuşağı kentsel gelenekçi tabandan gittikçe kopan hükümet, tarikatların ve varlıklarının sorgulandığını varsayan muhafazakar çevrelerin baskısıyla, İstanbul Sözleşmesi'nden çekilip, bir anlamda kadınların koruma ve konumlanma alanını ortadan kaldırdı.
Kaldırdı kaldırmasına da, ama kadınlar açısından oluşan yeni konumlanma ve koruma boşluğunu dolduracak yasal düzenlenmeyi de devreye sokamadı.
Zaten patriyarkal özellik gösteren ve bunun sürekli söylendiği toplumlarda -ki Türkiye'de de bu kültür çok baskındır- egemen bir biçimde maço kültürünün yaygınlaşması kaçınılmazdır.
Ülkemiz tam da bu yaşam modelinin girdabında debelenmeye başladı.
Buna bir de suça karşı cezasızlık algısı da eklenince, kadınlara karşı yürütülen 'Patriyarkal Savaş', öyle hale geldi ki, her gün sadece filmlerde var zannettiğimiz olaylar yaşanırken, bedelini de en çok “Elfidalar” ödemeye başladı.
Malumunuz Elfida; “feda edilmiş, gözden çıkarılmış, kurban olmuş” demektir.
Elfida sözcüğünü, Haluk Levent’in o hüzünlü, o yürekleri paramparça eden, 9 yaşındaki Beyzanur’un yaşam savaşını kaybedeceğinin doktorlar tarafından “Beyzanur’u gözden çıkarın” demesiyle, Osmanlıca da “gözden çıkarılmış, feda edilmiş” anlamına gelen Elfida şarkısını yapmasıyla öğrenmiştik.
Patriyarkal savaşın simgesel kurbanı, Elfidalar oldu.
Onlar; oluşan bu yeni karmaşık düzenin “katliama uğramışları, gözden çıkarılmışları, feda edilmişleri”
Onlar; insanlığın kiri, pası, artığı olan, ama bu düzende varlıkmış gibi kabul gören, insanlık dışı vahşilerin “katliam oyuncakları”
Onlar; insanı insan ve bizi biz yapan vicdanımızın “kanayan yarası”
Onlar; toplumumuzun çürümekte olduğunu yüzümüze tokat gibi çarpan “melekler”
Onlar; geleceğimizin ne kadar karanlık olduğunu gösteren, “yok olup giden ışık süzmeleri”
Onlar; Sisli kirpikleri ve gözleri yağmurlu, yorgun ve hakkını yılların aldığı Elfidalar
...
Elfida, bir belalı başımsın
Elfida, beni fark etme sakın
Omuzumda iz bırakma, yüküm dünyaya yakın
Elfida, hep aklımda kalacaksın...